Bipolar bozukluk, duygudurum bozukluklarından biri olup, bireyin ruh halinin normalden çok daha yüksek (manik) ve çok daha düşük (depresif) seviyelere iniş çıkışlarla seyretmesiyle karakterizedir. Kişinin duygu durumu ve enerji seviyesi olağan dışı derecede değişmektedir. Bu değişimler, kişiyi gündelik işlevlerinde zorlayabilmekte ve normal sosyal ilişkilerini bozulmasına neden olabilmektedir.
Manik Dönem: Birey aşırı enerjik, coşkulu ve heyecanlı hisseder. Bu dönemde kişiler kendilerini olağanüstü güçlü, yetenekli ve yaratıcı hissedebilmektedirler. Manik ataklar, kişilerin irrasyonel ve tehlikeli kararlar almalarına neden olabilmektedir.
Depresif Dönem: Duygusal olarak çökkün ve umutsuz hissedilmektedir. Depresif ataklar, kişinin enerji seviyelerini aşırı derecede düşürür, sosyal aktivitelerden kaçınmasına, işlerini yapamamasına ve zaman zaman intihar düşüncelerine yol açabilmektedir.
Bipolar bozukluk, genellikle ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde başlar, ancak her yaşta gelişebilmektedir. Bu rahatsızlık, kişinin ruh hali ve davranışlarını uzun süre etkileyebilir ve tedavi edilmediğinde bireyin yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilmektedir.
Bipolar bozukluk dünya genelinde yaklaşık %1-2 oranında görülmektedir. Bununla birlikte, bazı bölgelerde ya da belirli yaş gruplarında daha yaygın olabilmektedir. Bipolar bozukluk, genellikle 15-25 yaş arasında başlar ve yaşam boyu sürebilmektedir. Her yaşta, her kültürel ve sosyal grupta görülme olasılığı vardır.
Bipolar bozukluğun kesin nedeni tam olarak anlaşılamamıştır, ancak birkaç faktörün bu hastalığın gelişiminde etkili olduğu düşünülmektedir:
Bipolar bozukluk tanısı, bir psikiyatristin klinik değerlendirmesi ve kişinin geçmiş psikolojik durumu üzerinden konulmaktadır. Tanı için kullanılan başlıca yöntemler:
Bipolar bozukluk, iki ana dönemde kendini göstermektedir: manik dönem ve depresif dönem.
Manik Dönemdeki Belirtiler:
Depresif Dönemdeki Belirtiler:
Bipolar bozukluğu olan bireylerde ataklardan önce bazı uyarı işaretleri ortaya çıkabilmektedir. Bu belirtiler şunlar olabilir:
Bipolar bozukluk tedavisinde temel yaklaşım ilaç tedavisi ve psikoterapi kombinasyonudur. Tedavi süreci, kişinin yaşadığı semptomların şiddetini ve atakların sıklığını göz önünde bulundurularak kişiye özel olarak belirlenmektedir.
Psikoterapi bipolar bozukluğun tedavisinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Psikoterapi, ilaç tedavisiyle desteklenir ve kişinin duygudurumunu düzenlemesine yardımcı olmaktadır. Bilişsel-davranışçı terapi (BDT), duygusal düzenleme ve davranış değişikliklerine yardımcı olmaktadır. Ayrıca, psiko-eğitim terapisi, kişinin hastalığını daha iyi anlamasını sağlamakta ve tedaviye bağlılık oranını artırmaktadır.
Bipolar bozuklukta manik dönem, bireyin duygusal durumunun aniden yükseldiği, aşırı enerjik, coşkulu ve heyecanlı olduğu bir dönemi ifade etmektedir. Manik dönem, hastalığın belirgin özelliklerinden biridir ve kişinin normal davranışlarının dışına çıkmasına, dikkat edilmesi gereken tehlikeli davranışlar sergilemesine neden olabilmektedir. Manik ataklar birkaç gün sürebileceği gibi haftalarca da devam edebilir ve kişinin işlevselliğini ciddi şekilde bozabilmektedir. Maniğin belirtileri oldukça yoğun olabilmekte ve çoğu zaman kişinin sosyal, ailevi ve profesyonel hayatında sorunlara yol açmaktadır. Maniğin şiddeti kişiden kişiye değişebilmekte, bazı bireyler hafif mani belirtileri gösterirken bazıları daha ciddi, hatta psikoz gibi belirtiler yaşayabilmektedir. Bu belirtiler:
Manik dönemlerin en belirgin özelliği aşırı enerji ve hiperaktivite ile ilişkilidir. Kişi çok fazla enerjiye sahip olmakta ve sabaha kadar uykusuz kalabilmektedir. Herhangi bir fiziksel yorgunluk hissetmeden, sürekli bir hareket halinde olabilmektedir ve konuşmasında aşırı artış görülmektedir.
Manik dönemdeki kişiler kendilerini olağanüstü bir şekilde güçlü, akıllı ve yetenekli hissedebilmektedirler. Bu özgüvenin derecesi o kadar yüksek olabilir ki, kişi gerçek sınırlarını göz ardı etmekte ve fiziksel ya da sosyal sınırları aşmaktadır, gerçeklikten uzaklaşmaktadır.
Manik dönemde, bireylerin düşünce ve davranışları genellikle kontrolsüz hale gelmektedir. Kişi, ani ve düşünülmeden alınan kararlarla potansiyel olarak tehlikeli veya zarar verici davranışlar sergileyebilmektedir. Aşırı maddi harcama, lükse düşkünlük, cinsel dürtülerde artış, riskli cinsel davranışlar ve yüksek hızda araba kullanma, sağlıksız diyetler gibi tehlikeli davranışlar görülebilmektedir.
Manik dönemde, bireylerin düşünceleri hızlı bir şekilde değişir ve birbirine bağlanamayan fikirler ortaya çıkabilmektedir. Bu, konuşmalarının hızlanmasına ve anlamlı bir şekilde iletişim kurmakta zorluk yaşanmasına neden olabilmektedir.
Manik dönemde, kişi genellikle uykusuzluk çekmekte ve uykuya olan ihtiyacı önemli ölçüde azalmaktadır. Uyku eksikliği, manik semptomları daha da şiddetlendirebilmektedir. Az uyuyup iyi hissetme durumu görülebilmektedir ve uyku düzeni ciddi anlamda bozulmaktadır.
Manik dönemdeki kişiler, genellikle çok büyük hedefler belirlerler ve bu hedeflere ulaşabileceği konusunda kendilerine çok güvenmeleri nedeniyle gerçekçi olmayan planlar yapabilmektedirler. Aynı zamanda birçok projeye başlayabilmekte ve çeşitli uğraşlara aynı anda girerek her şeyi yarıda bırakabilmektedirler.
Şiddetli manik dönemlerde, bireyler psikoz belirtileri gösterebilmektedir. Bu, kişilerin düşüncelerinin gerçeklikten uzaklaşmasına ve bazen halüsinasyonlar (gerçekte olmayan görsel ya da işitsel uyaranlar algılayabilirler) veya sanrılar (gerçek olmayan şeylere inanma örneğin ünlü bir lider olduğunu düşünme gibi) yaşamasına neden olabilmektedir.
Manik dönem, sosyal ilişkilerde ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Kişi, aşırı hareketli ve enerji dolu bir durumda olduğundan, sosyal ortamları ve kişisel ilişkileri zorlayabilmektedir. Bu sebeple çevreye uyumda zorluk yaşayabilmektedirler ve iş hayatında birtakım sıkıntılar ortaya çıkabilmektedir.
Bazı manik dönemlerde, kişi aşırı duygusal olabilmekte ve en küçük şeylere karşı abartılı tepkiler verebilmektedir. Sinirlilik ve aşırı tepki verme durumu gözlemlenebilmektedir. Ve çok hızlı duygu değişimleri yaşayabilmektedirler.
Bipolar bozukluk, yalnızca manik ataklarla değil, aynı zamanda depresyon dönemleriyle de karakterizedir. Bipolar bozukluğu olan bir kişi, mani (yükselme) dönemlerinden sonra depresif (düşüş) dönemlerine girebilmektedir. Depresyon dönemi, kişinin ruh halinin ciddi şekilde düşük olduğu, enerji kaybı yaşadığı ve genellikle normal günlük işlevleri yerine getirmekte zorlandığı bir süreçtir. Depresyon dönemi, bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir ve tedavi edilmezse uzun süreli ve yıkıcı olabilmektedir.
Depresyon dönemi, bazen bir mani atağının hemen ardından gelir, bazen ise manik dönemler arasında ortaya çıkmaktadır. Depresyon döneminin şiddeti kişiden kişiye değişebilmekte, ancak genel olarak, aşağıdaki semptomlar depresyon döneminde sıkça görülmektedir:
Bipolar bozukluğu olan kişilerin depresyon dönemlerinde, çok güçlü ve kalıcı bir hüzün, üzüntü ve umutsuzluk hissi yaşanır. Kişi, kendini değersiz, amaçsız ve karamsar hissedebilmektedir. İntihar düşüncelerinde de artış görülebilmektedir.
Bipolar bozukluğun depresif döneminde, kişi genellikle aşırı yorgun hisseder ve çoğu zaman hiçbir şey yapmak için enerjisi yoktur. Basit günlük görevler bile zorlayıcı hale gelebilir. Kişisel bakımda ihmaller örneğin kişisel hijyeni aksatma, yemek yeme ve temizlik yapma gibi temel ihtiyaçlarını yerine getirmeme görülmektedir.
Depresyon dönemindeki kişiler, daha önce keyif aldıkları aktivitelerden artık hiçbir zevk almazlar. Bu durum, kişiyi sosyal olarak geri çekilmeye ve yalnızlaşmaya itebilmektedir aynı zamanda hobilerine, ilgi alanlarına ve sevdiği aktivitelere karşı bir ilgi kaybı görülebilmektedir.
Depresyon, özsaygı ve özgüvenin ciddi şekilde düşmesine neden olabilir. Kişi, kendisini değersiz ve yetersiz hissederek kendine zarar verme, kendini suçlama gibi düşünceler geliştirebilmektedir.
Bipolar bozuklukta depresyon dönemi genellikle uyku sorunlarıyla (uykusuzluk(insomnia) ve aşırı uyuma(hipersomnia)) birlikte gelmektedir. Bu sorunlar, depresyonun daha da kötüleşmesine neden olabilmektedir.
Depresyon dönemi, zihinsel süreçlerin de bozulmasına yol açabilmektedir. Kişi, düşüncelerini organize etmekte zorlanabilmekte ve karamsar düşünceler içinde kaybolabilmektedir. Karamsar düşünceler, odaklanma zorluğu ve karar verememe gibi davranışlar görülebilmektedir.
Depresyon sadece zihinsel ve duygusal bir bozukluk değil, aynı zamanda fiziksel belirtiler de gösterebilmektedir. Baş ağrıları, kas ağrıları, iştahta değişiklikler ve sindirim sorunları görülebilmektedir.
Depresyon döneminde, kişi günlük işlevlerini yerine getirmekte ve sosyal ilişkilerini sürdürmekte büyük zorluklar yaşayabilir. Örneğin iş performansında düşüş, aile ilişkilerinde bozulmalar ve toplumsal işlevsellikte düşüş görülebilmektedir.